12 Ekim 2009 Pazartesi

Vicky Cristina Barcelona

Bir Woody Allen filmi. Geçen sene vizyona girmişti izlemeyi çok istiyordum ama kısmet bugüneymiş. Malum geçen sene özgürlüğe pranga vurulma ve/veya özgürlüğün son demleri olan evlilik öncesi hazırlık dönemleriydi. Bize de ertelemek kaldı. İyi ki ertelemişim zira evlilik öncesi izlenebilecek bir film değil zannımca! İnsanı düşünceden düşüncelere gark edebilir! Kaçınılmalı… Ha evlendiniz o zaman bir zahmet “eşe seyrettirilmeyecek filmler” listesine kendisini hemen ekleyin…

Öncelikle filmin süper müzikleri olduğunu belirteyim. Dinledikçe İspanyol müziğine ve illaki gitarına daha da bir hasta oluyorsunuz. Arkasından da Barcelona diyelim. Barcelona deyince ortalama Türk erkeğinin ilk aklına gelen Messi’li Xavi’li izlenesi takım Barcelona'dur. Bilmez bizim Türk erkeğimiz aslında Barcelona’nın bir şehir olduğunu. O yüzden sakın futbol filmi diye izleme bu filmi! Ben biliyordum da ne oluyordu peki? Koca bir hiç! Kardeşim sıkışmışız bu çorak Ankaralar’da!Nereden bileyim Barcelona'yı? Birde Avrupa Konseyi ödülü almışız! Kim veriyor bu ödülleri? Bu Avrupalılar hiç mi şehir görmedi acep? Pek Sayın Gökçek “kentinle gurur duy” buyurmuş! Bu filmi izle gel tartışalım! Neyse konudan uzaklaşıyoruz, daha çamaşır asacağım! Evet ne demiştik? Önce müzikler, sonra Barcelona ve filmdeki muhteşem hatunlar… Penelope Cruz, Scarlette Johansonn, Rebecca Hall ilk bakışta göze çarpanlar! :) Konunun ufak özeti şudur sevgili ziyaretçi. (ki sen ya Utkansın ya da Gaye çünkü başka kimse bilmiyor burayı!)

İki arkadaş Vicky ve Cristina, Vicky’nin tezi için Katalan kültürünü görmek ve incelemek ve gezmek için yine Vcky’nin bir uzaktan akrabası olan Judy’i ziyarete Barcelona’ya gelirler. Burada filmin ana kahramanı Jose Antonio –ki kendisi ressam olur ve ayrıca o kadın senin bu kadın benim herkesi yatağa atan bir piç rolünde- tanışırlar ve önce 2’li sonra 3’lü en son okeye dördüncü aranıyor şeklinde bir ilişkiler yumağı başlar. Yine söylüyorum müzikler ve çekim yapılan yerler süper.

Klasik Woody Allen filmi gibi. Ha dersen ki çok mu izledin lan Woody Allen filmi diye bende çekinmeden “sanane” der, ağzına burnuna dalarım! İzlemedim ne olacak? Neyse... Woody Allen'ın filmlerinde insanı çeken herşey bu filmde de var. Sıradan konular, herkesin başına gelebilecek basit olaylar ve bu olayların birbirine karışması ile kurulan kurgular. Güzel ve anlamlı diyaloglar (ama bu filmde çok az sahnede var), güzel mekanlar ve sürprizli olmayan ama filmi izleyenin beklemediği ya da istemediği sonlar. İşte Woody Allen filminin özellikleri. Vicky Cristina Barcelona'da da bunlar var.

Vicky özgürlükten korkan, muhafazakar, tabuları olan; Cristiana ise tamamen farklılığa açık, cinselliği ön plana çıkaran, ne istediğini bilmeyen ama ne istemediğini bilen iki Amerikalı turistler ki; bu iki kadını aslında tek kadın olarak algılayabilirsiniz. Her erkeğin isteği Cristina gibi bir kadın eğlencelik ve Vicky gibi bir kadın evlenmelik! İşte bunu sevgili yönetmen tek kişi üzerinde değil iki karakter olarak göstermiş bize. Di mi Cevat Abi? -Utkcum hatunlar çok güzeldi katılıyorum sana!! :p

Javier Bordem tam bir çapkın İspanyol piçi rolünde. Kim olursa götürürüm abi, fark etmez! Romantiğine romantik; duygusalına duygusal takılırım diyerek herkese kol kanat geren bir şahıs. Ama her Woody Allen filminde olduğu gibi ya da romanlarında; bunun bir de antitezi mevcut. Vicky’in evlenmek üzere olduğu Doug… Klasik Amerikalı! Bildiği tek şey teknoloji, araba, lüks evler arabalar vs.. Bizim Lacoste giyen, iş adamı kılıklı birtek teknoloji konuşan artist erkeklerimizden yani. Mevcut da böyle tanıdığım çok! ama öte yandan mükemmel bir erkek, ince, duygulu düşünceli ve Vicky’i çok seven zat! Ama her mükemmel erkeğin başına gelen o "ama o çok iyi bir erkek" vıgı vıgısı, bu nadide çocuğumuzun da başına geliyor ve Vicky tarafından aldatılıyor. Ama tabi kendisi bunu bilmiyor. Çünkü saf ve çok seviyor. İzleyeci olarak diyebilirsin ki “işte burası saçma, nasıl görmez kızın alakasızlığını?”. Ama zaten Woody Allen’ın anlatmak istediği o olmadığı için görmüyorsun. Burada amaç kadınların kafalarının nasıl çalıştığını ve bu cinsiyetlerin ne derece manyaklaşabileceğini gösterebilmek. Her çeşit renklilik var kardeşim bunlarda! Woody Amcam da yaşının ve yaşamışlığının verdiği tecrübesi ile bunu gösteriyor zaten.

Penelope abla da ressamın depresif eski eşi rolünde ve mükemmel bir oyun çıkarmış. Elinde sigarası ile deresif ve sinrli halleri görülmeye değer. Jose Antinio ile yaşadıkları aşk, bohem hayat ve aralarındaki eksik kalan şey çok iyi işleniyor. Bu eksik kalan şey (ney ulan ney? İşte kelime bulamadım…) Cristina ile dolmaya başlıyor ve 3’lü bir ilişki başlıyor. Bu arada Vicky de hafta sonu tatilinde beraber olduğu ressam Jose amcamıza aşık oluyor ve beraber oluyorlar. Başta karşı çıktığı, kavga ettiği eleştirdiği adama aşık oluyor! Evet ne demiştik? Jose amca romantikle romantik olabilen bir piçtir demiştik di mi? Olan oluyor ama korkuları Vicky'e engel! Bir çeşit içten içe vicdan hesabı (yapmayacaksın güzelim o zaman hehe!)

Velhasıl kelam oylalar gelişiyor. Birleşmeler, ayrılıklar, kavgalar, sorgular vs vs sonrası iki turistimiz Vicky ve Cristina Amerika’ya geri dönüyorlar. Bizde her kızın kafasındaki gibi “öyle bir zamandı ve geçti” cümlesinin ne anlama geldiğini sorguluyoruz işte filmin sonunda. Ne demek lan öyle bir zamandı ve geçti? Ne demek ha?
Uzun geçti farkındayım ey okuyacak olanlar. Aslında yazılacak daha çok şey var. Filmin son sahnesinde Vicky’nin kurşunla elinden yaralanması gibi Woody Allen bitişi, Cristina’nın “ben gidiyorum farklılık arıyorum dediği” sahnede Penelope Cruz’un çıldırması –ki en komik sahnesidir gözümde- Doug’un Lacoste T-shirtünü Docker marka pantolonunun içinde eli cebinde gezdiği sahne (Bu seni ilgilendirmiyor olabilir! Zira 30’lu yaşlara geldiğim şu zamanlarda bu şekilde gezmeye başlayacağım diye korkmuyor değilim), Oviedo’daki gitar dinletisi, muhteşem Barcelona, Oviedo manzaraları gibi birçok anlatılması gereken şeyler var. İzleyip görülmeli, bir akşamı keyiflendirilmeli bence… Ama keşke Woody Allen’da bir yerlerden köşeden çıkıp bir iki replik atsaymış keşke ya da Jose’nin babası rolünde oynasaymış dedirten bir film…

Evet filmin ana fikri; kesinlikle Barcelona’ya gidilmeli! Kadınlar, sevgililer başıboş bırakılmamalı! Ve en kısa zamanda Jose Antinio nasıl olabiliriz araştırılmalı!

Evet sevgili okurlar (orda mısınız? Heyyy size sesleniyorum uzadı biliyorum) olay bundan ibaret. Tez zamanda izleyin efendim…

Hiç yorum yok: